Kaldığımız dairenin balkonundan, bu küçük İtalyan sahil kasabasının sahil yolunun kaldırımında yürüyen insanlara bakarken, Türkiye'den ne farkları olduğunu düşündüm. Onlar da gün boyu denize girmişler, kumların üstünde şemsiyelerin altında yatmışlardır. Sonra akşam olmuştur. Akşam yemekleri otelde, pansiyonda ya da bir lokantada yenmiştir. Tabii öncesinde yıkanılmış, giyinilmiş, süslenilmiş ve güzel kokular sıkılmıştır. Yemekten sonra da, gündüz içinde eğlendikleri engin maviliğinin yerine gelen ürpertici engin karanlığa pek bakmadan kaldırımda yürüyorlar. Bunların hepsi aynı. Aynı Türkiye'deki gibi, gençler ve çocuklar hızlı, telaşlı, bir yete yetişirmiş gibi yürüyor. Orta yaşlı ve çocuklu aileler biraz daha yavaş. Çocukları yürüyenler temkinli. Ya ellerinden tutuyorlar, ya da peşlerinden koşuyorlar. Yaşlılar da aynı. Sanki gidecekleri yolun bitmesinden endişe eder de bu yürüyüş imkanını idareli kullanmak ister gibi ağır ağır yürüyorlar. Karşıdaki lokanta yeni kapandı. Çalışanlardan birinin, elektrikçi süpürgeyle masaları ve sandalyeleri süpürdüğünü gördüm. İnsanların kelimelerin son harflerini (hepsi de sesli harf) uzata uzata konuşmalarının dışında belirli bir fark göremedim.
Ersen ÖZBAŞARAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder