Sayfalar

9 Temmuz 2025 Çarşamba

Bir Günlük Çiçek

 

    Adını bilmiyorum. Ama,  kaktüsgillerden olduğu belli. Fazla batmayan dikenleri var. Komşunun "fazlalık" olduğu için verdiği bitkilerden. Önceleri saksıdaydı. Ama büyüdü, gelişti ve kabına sığmaz oldu. Güçlükle çıkardım, ayva ağacının altına yerleştirdim. İstediği kadar gelişsin diye. Yumrularının arasından yabani bir çeşit bitki çıkıyor. Onları temizlemek çok zor. Bir kaç kez denedim, kökleriyle sökmek zor oldu. Sadece yapraklarını koparmak da bir çözüm değil. Bir süre sonra, aslında bu yabani bitkinin, yakıştığını düşünmeye başladım. Onun küçük, narin yaprakları var. Sanki birbirlerini tamamlıyor gibiler. 
    Yılda bir kez, (bazı yıllar bir kaç kez) resimde gördüğünüz gibi çiçeğini açıyor. Çiçek, bir günde soluyor. Çok hoş bir kokusu var. İlk defa bu yıl bir seferde birden çok açtı. Bu, beni çok mutlu etti. Bahçeyi sulamak için erken kalkmıştım. Sıcak basmadan, sabah serinliğinde bu manzarayla karşılaştım. Zaten günlerdir açmalarını bekliyordum. Bir müddet hayranlıkla izledim, kokladım. 
    Kışın bahçede dolaşırken bu bitkiyi gördüğümde, tekrar yazın geleceğini, o güzel çiçeğin tekrar açacağını özlemle hayal ederim. 

    O yüzden, bu çiçeğin açması benim için uzun bir ayrılık sonrası kavuşmak gibi. Çok sevdiğim bir dostun gelmesi gibi. 
 
  Çeşitli bahanelerle dışarı çıkıp bu çiçeklere bakıyorum. Yarın, hatta akşama doğru görüşemeyeceğimizi bildiğim için doya doya bakıyor, kokluyorum. Son gittiğimde, biraz kapanmış gibiydiler. Bir arı, sanki kısa bir süre sonra onları bulamayacağını hissetmiş gibi telaşlı, bir ona, bir buna konarak alabileceğinin en fazlasını almaya çalışıyordu. Aslında, bu anlamda o küçük arıyla benim aramda bir fark yoktu.

    Kısa, çok kısa bir süre sonra gideceğini bilerek, ama bunu dert etmeden,  gelenin sevincini doyasıya yaşamak mümkün mü? Doğduğumuz andan itibaren ölüm sürecimizin başlamış olduğunu biliyor olmak mı, yaşadığımız bu "hüzn-i umumi"nin sebebi?
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder