Sayfalar

30 Ağustos 2016 Salı

15 Temmuz Muhabbetleri -1 Tartışma Programları

Şu anda CNN Türk 'te Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge" isimli tartışma programını izliyorum. Programda, FETÖ 'nün (Fethullahçı Terör Örgütü) 15 Temmuz darbe girişimini nasıl gerçekleştirdiği, bu noktaya nasıl gelindiği, bundan sonra tarikatlara nasıl bakılması gerektiği, yeni FETÖ'lerin çıkma ihtimalinin olup olmadığı gibi konular ele alınıyor. Darbe girişiminden bu yana bu tür sayısız program yapıldı ve uzunca bir süre daha da yapılacak gibi görünüyor. Her ne kadar bu programların açılış konuşmalarında amacın ders çıkarmak ve bundan sonra neler yapılması gerektiğinin ortaya konması olduğu söylense de, genelde konu dağılıyor. Bu dağılmanın çeşidi konuklara bağlı olarak değişiyor. Örneğin Balyoz ya da Ergenekon mağduru emekli askerler varsa, konu yargılama sürecinde yaşanan ucubeliklere geliyor. Eğer konuklar arasında bir zamanlar cemaatte yer alan ve sonradan ayrılan birileri varsa, başta Fethullah Gülen'in garip davranışları olmak üzere "cemaat günleri hatıraları" programın büyük kısmını oluşturuyor.  Tabii açığa alınmalar, tutuklanmalar devam ettiği için, eski cemaatçilerin katıldığı programlarda, günah çıkarma ve beraberinde "ne kadar çok itiraf edersem paçayı kurtarma ihtimalim o kadar artar " havası yoğun olarak hissediliyor.
Gülen 'in bu işi nasıl kotardığı konusu gündemin başlıca konusu. Hiç bir programda bu konunun bir sonuca bağlandığını görmedim. Çünkü genelde programlarda hükümete yakın ve muhalefete yakın konuklar aynı anda yer aldığı için, 13 yıldır iktidarda olan AKP' nin cemaate gösterdiği müsamaha suçlamasıyla, bu müsamahayı yalnızca AKP 'nin değil, 1980'den bu yana tüm iktidarların gösterdiği savunması ön plana çıkıyor. (Aslında hangi konu tartışılırsa tartışılsın bu şekilde bir çatışma az - çok yaşanıyor )

Bu akşamki programda da olayın sosyolojik temellerini açıklamaya yönelik girişimler olsa da, şu anda derin bir teolojik tartışma sürüp gitmekte. Yine de, arada duyduğum ve tutarlı olduğunu düşündüğüm bir saptamayı paylaşmak istiyorum: Artık bir terör örgütü olarak nitelendirilen Gülen cemaatinin, dini yönden temelini Bediuzzaman Said -i Nursi 'den aldığı zaten biliniyor. Nursi 'nin risalelerinin içeriğini tam olarak bilmiyorum. Bir gün merak edip bir tanesini - sonuna kadar olmasa da - okumuş ve bir takım tavsiyelerden oluştuğunu anlamıştım. Sağda solda konuşulanlardan edindiğim fikir de, dini yorumlardan ibaret oldukları yönündeydi. Ancak bu akşamki Tarafsız Bölge 'de konuklardan biri, risalelerden birinde cumhuriyetten ve Atatürk döneminden bahsedildiğini söyledi. Nursi, Atatürk, Inönü ve Fevzi Çakmak 'ı Deccal, Süfyan gibi sıfatlarla nitelendiriyormuş. Tabii Deccal 'den bahsedildiğinde (insanlığı kurtarmak için gelen) Mehdi de gündeme geliyor. Artık Nursi 'nin Mehdi olarak nitelendirdiği biri var mı, doğrudan ya da dolaylı olarak kendinin Mehdi olduğunu mu söylüyor bilmiyorum ama, Fethullah Gülen hakkında "eski " yol arkadaşlarının ifade ettiği "kainat imamı " veya Mehdi olma iddialarının temelinde de Nurculuk olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, cemaatin örgütlenme kadrolaşma şeklinin Cizvitlerle aynı olduğu da söylendi.

Bu tip iddiaları duyunca, aklıma şu soru geliyor: Gerekli insan gücünü bir din adamının öğretisini kullanarak sağlamak, için bu öğretiye ne kadar hakim olmak gerekir? Eğer örgütlenme şekli olarak bilinçli bir şekilde bir başka tarikatı örnek almışsa buna da ne kadar hakim olmak gerekir? Ve bütün bunlardan sonra final sorusu : Bir insan bu kadar çok konuya nasıl hakim olabilir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder